25 Temmuz 2009 Cumartesi

Wolfgangsee - Salzburg Avusturya

Uzunca bir aradan sonra değişik bir yeri görme şansım oldu. Bir süredir gidip görmek istediğim yerlerden birisi idi Wolfgangsee. Bu bölge Avusturya' nın Salzburg eyaleti içerisinde yer alıyor genellikle Avusturya ve turizm denildiğinde akla Viyana ve Tirol / Kaernten kış turizmi gelsede bence Salzburg da önemli bir yer, eğer bu tarafa bir seyahat planlamış iseniz biraz da doğaya meraklı iseniz kesinlikle görmeniz gereken bir bölge.

Aslında bölge de sadece Wolfgang gölü yok Salzburg ile arada kalan Mondsee, daha kuzeydeki Attersee ve Traunsee de aynı güzellikte bölgeler, ben güzergahım üzerindeki Traunsee yi daha çok beğendim aslında çünkü turistikten ziyade yazlık havası vardı, tabii birde orada hava açıktı ve muhteşem bir manzara vardı, Wolfgangsee de ise oldukça kapalı bir havada dolaştık.

Wolfgangsee - St. Wolfgang / Salzkammergut yolu üzerinde bir köy manzarası



Bölgede göller dağların arasında kalıyorlar, otobandan çıktıktan sonra 2 şeritlik dar ve fakat güzel yollardan bu bölgelere ulaşılabiliyor, köy yolları biraz daha dar fakat oralarda da pek bozuk yol gözüme çarpmadı açıkçası. Tüm civarı gezebilmek için araba iyi bir seçenek, tabi araba ile burada değilseniz ve kiralama da yapmak istemiyorsanız ÖBB nin Postbus otobüsleri yerleşim yerleri arasında hizmet veriyor ve buradaki tüm yerleşim yerlerine trende gidiyor. Viyana ya yaklaşık 3 saat mesafede tabii hız limitlerine uyarsanız Smile Salzburg tan ise 45 dk. kadar sürüyor.

14 Haziran 2009 Pazar

Bosna Hersek Gezisi - IV

Mostar ise tam bir harika ama acılarla dolu bir harika, şehri ayıran gerçekten Mostar Köprüsü, Hırvatlar arasında StariGrad yani Eskişehir olarak geçiyor, Mostar’ ı ise müslümanlar kullanıyor, Mostar Köprülü gibi bir anlama geliyor diye biliyorum zaten bu köprüye de Stari Most yani Eski Köprü diyorlar, köprünün bir tarafında müslüman Boşnaklar diğer tarafında Katolik Hırvatlar yaşıyor, Hırvat tarafı Hırvatistan’ ın açık desteği ile hızla tamir, iskan ve mamur edilirken Müslüman tarafı yaralarını yavaş yavaş sarıyor ve burada da Boşnak nüfusu savaş öncesine göre gerilemiş durumda bu kenti muhakkak görmelisiniz, gerçekten değişik bir havası var ve açıkçası ben anlatmakta acziyet hissediyorum.



En acısı şehrin savaş öncesi tek olan sembolü artık çift bizler Mostar’ ı yeniden yaptık ama köprünün tam üzerindeki tepede köprüyü vuran topçu bataryasının bulunduğu mevziide 30 metrelik (60 metre boyunda olduğunu söyleyenler var ama gerçekçi değil en azından bana öyle görünmedi) bir haç ta artık Mostar şehrini selamlıyor ve geceleri de ışıklandırılıyor, bunun neresi yanlış derseniz bence her tarafı yanlış, Bosna da en çok hissedeceğiniz şey aslında nefret edilen Boşnaklar ya da müslümanlar mı, yoksa Türkler ve Osmanlımı işte bu şehir de bunu gerçekten çok daha iyi anlayacaksınız.

Bosna Hersek Gezisi - III

Gezimizin ikinci ve üçüncü gününde gördüğümüz Travnik ve Zvornik diğer büyük şehirlerden Travnik’ e geçmişte Bosna’ nın İstanbul’ u denilmiştir, Osmanlı’ da devlet yapısında görevli pek çok üst kademe yönetici bu şehirden yetişmiştir, şehirde Alaca Camii, tepedeki Osmanlı Kalesi ve merkezdeki Medreseyi muhakkak gezmelisiniz.



Sarajevo dışındaki şehirlerdeki camii azlığı hatta yokluğu dikkatinizi çekecektir Sırplar 1000 kadar camiiyi yıkarak yerine kilise inşaa etmişlerdir. Zvornik’ te bu şehirlerden biridir şehirde tek bir camii bırakılmadığı şehre hakim tepeye birde kilise inşaa edilmiştir, şehir Drina nehri kıyısında Sırbistan ile sınırdır ve şu anda nüfusun büyük çoğunluğu Sırptır, Srebrenitsa ve kuzeyinde kalan bu bölgede gezerken Türk olduğunuzu duyduklarında Boşnaklardan büyük bir hürmet ve ikram görebilir ama tam tersine Sırplardan soğuk hareketler ve hatta Çetnik işareti ile karşılaşabilirsiniz, (sağ ellerinin baş, işaret ve orta parmakları açık, teslis ile özdeşleştirilen dini temelli siyasi içerikli işaret, normalde kırarım o parmakları ama neyse) tepki göstermeyin dalaşmayın hırlaşmayın, tekrar ediyorum Bosna’ nın tamamı ne müslüman ne de Boşnak. Zvornik ile Sırbistan' ı ayıran Drina nehrinin ismini Fatih Sultan Mehmed' in atını karşı kıyıya geçmek için ileri sürdüğünde kısa süre sonra atın derinlikten dolayı ilerleyememesi sonrasında "Ne kadar derin" dediği ve ismininde önce Derin sonra Drina şeklinde değiştiği söyleniyor ama bunun bir şehir efsanesi olması ihtimali de çok yüksek.

Bosna Hersek Gezisi - II

Sarajevo milli parkını muhakkak gezin, sincaplar arasında yeşilliklerde insanların mutluluğuna şahit olun, o suların gürül gürül çağladığı kaynaklara hayran kalacaksınız unutmadan faytoncular ile baştan pazarlık edin, ama genel olarak alışverişlerde pazarlığı pek sevmezler bu konuda Avrupalılar yani. Tekrar kahve konusuna gelirsek kahve genelde 1KM bazı yerlerde 1,2 ya da 1,5 KM olabilir, iki kişi için söylediğinizde bir cezve iki kulpsuz fincan ile birlikte gelir, cezveden adam başı iki fincan çıkar, yanında lokum vardır ve kıtlama şeker, fincanların kulpsuz olmasının sebebi bize anlatıldığı kadarı bildiğimiz kulplu fincanın kulbunu tutmak için elinizin baş, işaret ve orta parmaklarını kullanmanız gerekiyor bu da Sırp Çetniklerin siyasi simgesini oluşturan işareti çağrıştırdığı için Boşnak mekanları ve evlerinde kulplu fincan yoktur, aksine kulpsuz fincanı sadece baş ve işaret parmağınız ile tuttuğunuz şeklen hilal ve yıldızı oluşturmuş olursunuz bu da bir detay.



Kahvenin tadını çıkarın ağır ağır için çünkü içecek başka bir şey yok yiyecek olarak sorarsanız ben pek tavuk ürünleri göremedim, çarşılarda en çok yenecek şey Begova çorbası, Çebni Köftesi ve Boşnak Böreği.

Marketlerde alışveriş yaparken ben malzemelerin üzerini okumanızı tavsiye ederim imal yeri Bosna İn Herzegovina olanları tercih edin, diğer malların çoğu Hırvatistan dan geliyor yani parayı kime kazandırdığınıza önem veriyorsanız eğer. Sarajevo’ da başka nereye gidelim derseniz Bosna Piramitlerine gidebilirsiniz, varlığı şüpheli ve tartışmalı ama burada bir takım çalışmalar yapıyorlar gerçek ise çok ilginç değil ise de bu tip şeyleri ben normal görüyorum bir şekilde insanların bu bölgeye ilgi göstermesi gerekiyor ve bu ilgiyi sağlamak için bazen olmadık şeylerde dile getirilebilir, savaş zamanında şehre tek erişimi sağlayan Sarajevo tüneline gidebilirsiniz burada savaşta askerlere su veren teyzenin evinin altından havalimanına bir tünel var ama oğlu ve damadı savaşın rantını yemeye başlamışlar artık para ile gezdiriyorlar yine de gidebilirsiniz tabi isterseniz, geniş bulvarlardan geçerken Porsche bayiini görünce “hımmm” diyeceksiniz, ama Boşnakların altında genellikle VW var sebebi hem fabrikasının burada olması hemde savaş zamanında gazyağı ile çalışarak bu insanların hayatına devam etmesini sağlaması, bunun dışında lüks arabaların çoğu savaş zengini Hırvatlara ait ( ya da ben öyle gördüm.)

Bosna Hersek Gezisi - I

Bosna Hersek' e 2007 yılı Mart ayında gitmiştim. Benim için oldukça keyifli, bir o kadar heyecan verici ve de üzücü bir gezi olmuştur. Bu yazıda www.akilane.com sitesinde yayınladığım geniş Bosna Hersek incelemesinden alıntılar yapacağım.

Bosna Hersek Türklere vize uygulamıyor ama sizin yine de İstanbul’ daki konsolosluktan vize alarak gitmenizde yarar var, çünkü Bosna Hersek tamamen Boşnaklardan ya da müslümanlardan oluşmuyor, vize almadan direkt gitti iseniz pasaport ya da migrant polisinin anlamsız alakasız soruları ile karşılaşma (neden geldin, nereden geldin, ne zaman döneceksin vb.) olasılığına hazır olun, sakin olun sinir yapmayın karşınızdaki memur Sırp ya da Hırvat kökenli ise sizi geri göndermekten memnun olabilir.

Sarajevo dan şehre giderken sizi roket, tank, uçaksavar ve otomatik silahlardan çıkmış binlerce kurşun ile delik deşik sosyal konutlar ve evler karşılayacak, bu görüntü tabii ki kente girer girmez en etkileyici olanı ve sanki savaş hiç bitmemiş gibi bir düşünce insanı sarıyor, şehir yavaş yavaş imar ediliyor ama sanırım bu binalar en sona bırakılacaktır, her ne kadar Bosnalılar savaş hakkında konuşmaktan hoşlanmasalarda bu binaların birazda anıt bina havası içinde oturan insanlar var ama duvarlardaki uçaksavar ve roket mermilerinin izleri durumun vehameti hakkında bir fikir sahibi olmanızı sağlıyor.



Bosna para birimi Konvertible Mark, kısaltması KM, halk arasında Kayem olarak tabir ediliyor ve tam olmasa da o tarihlerde 1 liraya aşağı yukarı denk geliyordu, 1€ = 1,90 KM gibiydi yanlış hatırlamıyorsam, TL geçmiyor, euro yu da her yer almıyor alırsa da biraz kaybınız olması normal en garanti yöntem Başçarşı nın bitiminde olduğunu hatırladığım Ziraat Bankası Sarajevo şubesinde ihtiyacınız olacağını düşündüğünüz bir miktar parayı bozdurmak ve yerel para edinmek olmalı, fiyatlar genellikle yemek içme ve giyim konularında Türkiye ile aynı gibi geldi bana, mesela Mostar’ da biraz daha pahalı fiyatlar ile karşılaşabilirsiniz bu da turistik olmasından kaynaklanıyor.

9 Haziran 2009 Salı

Viyana - Bölüm III

Evet yazımız içerisinde bir kaç kez telaffuz ettiğim üzere Viyana Kafe Hausları ve Konditorei leri ile ünlü, yani kahve ve pasta, kahvelerde ismi belkide sizlere yabancı gelmeyecek çeşitler var, son yıllarda Starbucks şubeleri açılması biraz garipsendi burada çünkü zaten var olan bir kahve kültürünün üzerine etmek pek mantıklı gelmedi insanlara, ben Melange veya Cafe Latte içmenizi öneririm her ne kadar makine yapıyor olsa da usta bir elin değmesi ile üzerindeki köpüğünün ortasına döktüğünüz şekeriniz ile ayrı bir tat, pastalarda ise sache torte, apfelstrudel, tiramusu önereceklerimdir, diğer taraftan her tarafta bol bol göreceğiniz Anker lerden özellikle sabahları taze krapfen ve topfen kolache yiyebilirsiniz.



Marketlerden içecek olarak sütlü ya da yoğurtlu nöm marka meyveli içecekleri tavsiye ederim ülkemizde de artık benzerleri çıkıyor olsa da bunların kalitesi ve tadı çok hoş, sıcak havada gezinirken hem serinletici hemde doyurucu oluyor, genelde market ya da fırınlarda ağır bir koku var ben bunu ilk zamanlar domuz olduğunu düşünmüştüm bu bir tür ön yargı herkes ısrarla onun domuz ile ilgili olmadığını söylüyor bende o zaman domuz yağı ile ilgilidir diyorum :) ama siz buna fazla takılmayın sadece bu kokuyu hissedeceğinizi bildiğim için uyarmak istedim. Sokaklardaki büfelerin pek çoğu Türk yeri olduğunu hemen belli eder buralardan rahatlıkla döner alıp yiyebilirsiniz, hiç bir şeye güvenmiyor iseniz McDonalds gibisi yooookkk.

Viyana - Bölüm II

Hofburg' un içinde Kraliçe Sisi' nin mücevherleri ve odasını görebilirsiniz, tercih meselesi ben hiç görmedim, Hofburg' un karşısında ise Natural Historiche Kunts Museum yer alıyor bahçesindeki çoluk çocuk heykel Kraliçe Maria Theresa sanırım 18-19çocuğu varmış kendisinin :) bu müzeyi görmenizi tavsiye ederim oldukça geniş bir envanteri var tabii sadece binaları görmek bize yeter diyorsanız bahçesini ve binayı resimleyin yok müzeleride gezerim diyorsanız en az yarım gününüz Hofburg çevresinde geçecek demektir. Hofburg' un bahçesinden içeri doğru devam ederseniz at heykelleri ile donatılmış bir bina göreceksiniz bu bina İspanyol Okulu tam olarak ne öğretiyorlar bilmiyorum ama atlarla ilgili olduğunu bir şehir efsanesi olarak duydum :) zaten kimse içine girmiyor bütün japonlar gibi sizde atların resmini çekip gerisini önemsemeyin. Yine ring üzerinden yürüyüşünüze devam ederseniz Volksgarten denilen yere geleceksiniz burası çok güzel bir yer her tarafta banklar yemyeşil ve temiz, kitap okuyan insanlar çocukları ile piknik yapanlar İstanbul gibi bir yerden gelince insan hakikaten gıpta ediyor, kimse çimenlere oturmayın demiyor çünkü serbest ve bence çok güzel huzurlu bir mekan benim çok hoşuma gidiyor bu bölge. Biraz geride parlamento binası ve biraz ilerisinde Rathaus diye bir bina var, parlamento binasının kapısına kadar çıkıp resim çekilebilirsiniz, rahat olun ülkenizde değilsiniz kimse gelip ne çekiyon hemşerim ne ayaksın demeyecek, tabii şüpheli hareketleriniz yoksa!!


Parlamento Binası

8 Haziran 2009 Pazartesi

Viyana - Bölüm I

Yaşadığımız kenti biraz anlatalım bakalım, bu yazı 8 Nisan 2008 tarihinde www.akilane.com isimli sitemizde yayınlanmak üzere tarafımdan kaleme alınmıştır.

Viyana orta Avrupa' nın ortasında yer alan iki kere kuşattığımız bir kere bile alamadığımız, kimilerine göre Avusturya' nın bana göre dinlemiyor olsam bile klasik müziğin başkenti. Nedense kışın gördüğümde yazlarının bile karanlık ve soğuk olduğunu düşündüğüm ama yazın gördüğümde yanıldığımı anladığım bunaltıcı derecede rutubetli olabilen kısa yolculuklarla Prag, Bratislava, Budapeşte ve Zagreb' e ulaşabildiğiniz dolayısı ile feth edilmesi neden önemli sorusunu belkide bu sayede anlayabildiğiniz bana göre her şeyin ortası İstemeden iyi bir tabir yakaladım burası hakikaten her şeyin ortası kahveler ne sıcak ne soğuk, kekler ne tatlı ne ekşi, insanlar ne yakın ne uzak, ne kadar insacılsa o kadar ırkçı, ne kadar kibarsa o kadar soğuk kaba tabir ile tavşan boku gibi bir millet ne kokar ne bulaşır.