9 Haziran 2009 Salı

Viyana - Bölüm III

Evet yazımız içerisinde bir kaç kez telaffuz ettiğim üzere Viyana Kafe Hausları ve Konditorei leri ile ünlü, yani kahve ve pasta, kahvelerde ismi belkide sizlere yabancı gelmeyecek çeşitler var, son yıllarda Starbucks şubeleri açılması biraz garipsendi burada çünkü zaten var olan bir kahve kültürünün üzerine etmek pek mantıklı gelmedi insanlara, ben Melange veya Cafe Latte içmenizi öneririm her ne kadar makine yapıyor olsa da usta bir elin değmesi ile üzerindeki köpüğünün ortasına döktüğünüz şekeriniz ile ayrı bir tat, pastalarda ise sache torte, apfelstrudel, tiramusu önereceklerimdir, diğer taraftan her tarafta bol bol göreceğiniz Anker lerden özellikle sabahları taze krapfen ve topfen kolache yiyebilirsiniz.



Marketlerden içecek olarak sütlü ya da yoğurtlu nöm marka meyveli içecekleri tavsiye ederim ülkemizde de artık benzerleri çıkıyor olsa da bunların kalitesi ve tadı çok hoş, sıcak havada gezinirken hem serinletici hemde doyurucu oluyor, genelde market ya da fırınlarda ağır bir koku var ben bunu ilk zamanlar domuz olduğunu düşünmüştüm bu bir tür ön yargı herkes ısrarla onun domuz ile ilgili olmadığını söylüyor bende o zaman domuz yağı ile ilgilidir diyorum :) ama siz buna fazla takılmayın sadece bu kokuyu hissedeceğinizi bildiğim için uyarmak istedim. Sokaklardaki büfelerin pek çoğu Türk yeri olduğunu hemen belli eder buralardan rahatlıkla döner alıp yiyebilirsiniz, hiç bir şeye güvenmiyor iseniz McDonalds gibisi yooookkk.

Viyana - Bölüm II

Hofburg' un içinde Kraliçe Sisi' nin mücevherleri ve odasını görebilirsiniz, tercih meselesi ben hiç görmedim, Hofburg' un karşısında ise Natural Historiche Kunts Museum yer alıyor bahçesindeki çoluk çocuk heykel Kraliçe Maria Theresa sanırım 18-19çocuğu varmış kendisinin :) bu müzeyi görmenizi tavsiye ederim oldukça geniş bir envanteri var tabii sadece binaları görmek bize yeter diyorsanız bahçesini ve binayı resimleyin yok müzeleride gezerim diyorsanız en az yarım gününüz Hofburg çevresinde geçecek demektir. Hofburg' un bahçesinden içeri doğru devam ederseniz at heykelleri ile donatılmış bir bina göreceksiniz bu bina İspanyol Okulu tam olarak ne öğretiyorlar bilmiyorum ama atlarla ilgili olduğunu bir şehir efsanesi olarak duydum :) zaten kimse içine girmiyor bütün japonlar gibi sizde atların resmini çekip gerisini önemsemeyin. Yine ring üzerinden yürüyüşünüze devam ederseniz Volksgarten denilen yere geleceksiniz burası çok güzel bir yer her tarafta banklar yemyeşil ve temiz, kitap okuyan insanlar çocukları ile piknik yapanlar İstanbul gibi bir yerden gelince insan hakikaten gıpta ediyor, kimse çimenlere oturmayın demiyor çünkü serbest ve bence çok güzel huzurlu bir mekan benim çok hoşuma gidiyor bu bölge. Biraz geride parlamento binası ve biraz ilerisinde Rathaus diye bir bina var, parlamento binasının kapısına kadar çıkıp resim çekilebilirsiniz, rahat olun ülkenizde değilsiniz kimse gelip ne çekiyon hemşerim ne ayaksın demeyecek, tabii şüpheli hareketleriniz yoksa!!


Parlamento Binası

8 Haziran 2009 Pazartesi

Viyana - Bölüm I

Yaşadığımız kenti biraz anlatalım bakalım, bu yazı 8 Nisan 2008 tarihinde www.akilane.com isimli sitemizde yayınlanmak üzere tarafımdan kaleme alınmıştır.

Viyana orta Avrupa' nın ortasında yer alan iki kere kuşattığımız bir kere bile alamadığımız, kimilerine göre Avusturya' nın bana göre dinlemiyor olsam bile klasik müziğin başkenti. Nedense kışın gördüğümde yazlarının bile karanlık ve soğuk olduğunu düşündüğüm ama yazın gördüğümde yanıldığımı anladığım bunaltıcı derecede rutubetli olabilen kısa yolculuklarla Prag, Bratislava, Budapeşte ve Zagreb' e ulaşabildiğiniz dolayısı ile feth edilmesi neden önemli sorusunu belkide bu sayede anlayabildiğiniz bana göre her şeyin ortası İstemeden iyi bir tabir yakaladım burası hakikaten her şeyin ortası kahveler ne sıcak ne soğuk, kekler ne tatlı ne ekşi, insanlar ne yakın ne uzak, ne kadar insacılsa o kadar ırkçı, ne kadar kibarsa o kadar soğuk kaba tabir ile tavşan boku gibi bir millet ne kokar ne bulaşır.