27 Mayıs 2010 Perşembe

Bir Gün Hiç Unutmam Yine Paristeyim...

Bazıları konuşmalarına buna benzer kelimeler ile başlar, tabii yeri geldiğinde. Eh bende de yeri geldi bu pek çok şeyi ile ünlü kente dair anılarımı anlatayım dedim. Bu geziyi daha önce Akilane.com sitemizde yayınlamıştım, oradaki anlatımın geniş bir özeti olarak ta görebilirsiniz.

Paris... Romantiklerin ve romantizmin merkezi aşıkların kenti, sanatı ve midesini sevenlerin yaşadığı yer. Bunlar benim sözlerim değil beni tanıyanların bu sözleri etmeyeceğimi bilir Smile Her ne kadar genel kanı ve anlatım bu yönde olsada bir de biz gördüklerimizi anlatalım bakalım.

Ekim' in son günlerinde oldukça serin bir sonbahar havasında Paris' e indik. Karşılaştığım puslu hava pek iyi bir gezi olmayacağı düşüncesini uyarmasına rağmen keyfimi bozmadan 3 gün içinde buraların altını üstüne getireyim düşüncesini aklıma getirdim. Gezilerin en zor tarafı grup halinde hareket etmek ya da eşlik ettiğiniz kişiler ile uyumu yakalayabilmektir, neyseki grubumuzdaki arkadaşlar ile birbirimizi uzun zamandır tanıyordukta birde birbirimizi yolculukta tanımak zorunda kalmadık. Orly havaalanında Paris gibi bir kente yakışmadığını düşündüğüm Atatürk havalimanının yarısı kadar ve hizmette yarısı kadar olamayacak bir görünüm ile karşılaştım her zamanki gibi ilk işimiz olan tuvalet ve tuvaletlerin şekilleri ile ilgili yorumlarımız sonrasında yolculuğa çıkmadan planladığımız güzergahı ilk bulduğumuz harita üzerinde tekrar gözden geçirmeye başladık. Paris' e gidecekler için bir uyarı basit bir harita okumayı biliyorsanız kesinlikle kaybolmazsınız, ikinci uyarı sakın bizim gibi 3 günlük tüm bölgeler bileti almayın, sonra üzülürsünüz, neden demeyin siz Mobilis isimli biletten alın çünkü Paris' e turist olarak giden herkes gibi sizinde gezeceğiniz göreceğiniz yerler belli ve bunların hiçbiri için tüm bölgelerde geçerli bir bilete 20 euro vermeye gerek yok, evet kazıklandık. 



Evet ulaşım sistemi çok iyi planlanmış ve çokta iyi çalışıyor çalışmayan tek şey zaten olmayan temizlikçiler, Pariste geziniz boyunca hiçbir yerde umumi hela göremeyeceksiniz (dilimi ısırayım Eiffel' in dibinde bir yeraltı ve biraz ilerisinde de prefabrik vardı 2 tane) yani bu konuda sıkıntı hissetmeyin bütün duvarlar, çalılıklar ve özellikle metro istasyonları sizin, bu konuda özgürlüğün tavan yaptığı bir şehirdesiniz, ben 3 gün boyunca acaba hepatit bulaşmadan nasıl geri dönerim korkusunu bariz bir şekilde yaşadım. Şehirde otel problemi ne durumdadır bilemiyorum sonuçta yaz sezonu değil di ama çok sayıda turist vardı, otel konusunda çok fazla seçeneğiniz var biz online rezervasyon ile gittik ve çok iyi durumda olmasa da o paraya süper bir otelde kaldık diyebilirim yanlış hatırlamıyorsam geceliğine 50 euro civarında verdik 3 yıldızlı olduğunu iddia ediyordu ama kurban olsun Marmarisimin 2 yıldızlılarına biz Gare de l'est bölgesinde Hotel Paris' te kaldık bu isimde çok hotel var ama arkadaşlar Ibis Otel zincirini tavsiye ettiler ücretine göre çok daha iyi hizmet verildiğinide belirttiler. Bende size Gare de l'est (Doğu Garı) ya da Gare du Nord (Kuzey Garı) civarında kalmanızı öneririm, bunun iki sebebi var bir kere metro ayağınızın dibinde istediğiniz her yere nerede ise otellerin kapısındaki metrolar (lar a dikkat) aracılığı ile gidebiliyorsunuz, ikincisi şehir merkezindeki bir otele daha fazla para ödemenin alemi yok, otel yemekleri hakkıda yorum yapmayacağım çünkü yemedim neden malum domuz olması muhtemel ama kahvaltıları tavsiye ederim çekin besmeleyi devam. Bunun dışında gün içerisinde yemek ihtiyacınız için her tarafta göreceğiniz Türk, Cezayirli, Faslı restoranlarında Halal ibaresi ile eşşek kadar gözünüze sokulmuş sığır ya da koyun eti yiyebilirsiniz, McDonald' s ya da tavuk ürünleride bir tercih olabilir,şahsen Türk restoranlarını daha temiz ve iyi gördüm, buradan Yunus Türkü Evine selamlar, :) (sonradan öğrendik Yunus abi değil abla imiş) şehir içi yolculuk ile ilgili bir başka not sakın ha param var araba kiralarım her yere giderim olayına girmeyin çünkü paranız sadece araba kiralar park yeri değil, yani olmayan park yerleri için arabanızı cehennemin dibine park ederek yine dünyanın yolunu yürümek zorunda kalabilirsiniz tekrar ediyorum harita okumayı biliyorsanız metro, tren, tramvay ve otobüsler her yere gidiyor sadece iki kelime bilin Sortie->Çıkış, Correspondance->Aktarma gerisi gelir zaten.

Bizler Paris gezimizin ilk gününde uçaktan iner inmez önce oteli bulup valizlerimizi bıraktık ve kendimiz resmen sokaklara attık, Senn nehri kenarına indiğimiz gibi japonlara taşçıkaran bir hızla deklanşörlere asılarak yürümeye başladık, açıkçası iyi bir gezginimdir keyif alıyorsam ve isteyerek orada bulunuyorsam tüm gün yürüyebilirim tek sorun neyin önünde durduğum ya da neyin resmini çektiğim hakkında fikir sahibi olmayı ikinci plana bırakırım biz sürekli olarak gezilerimize 4 numaralı metro hattı ile gelerek St. Michel istasyonundan başladık, burada tüm Türk Japon dostluk derneği üyeleri gibi pembe sütunlu ne olduğunu bilmediğimiz heykeli önünde resim çekilerek Senn nehri kenarındaki sanatçıları görmek üzere nehir kenarında ilerledik

    
Burada çok güzel eski kitap satıcıları var, çok enteresan konularda kitaplara ulaşabiliyorsunuz ayrıca reprodüksiyon resimler, gerçek yağlı boyalar ve esprili tabela tarzı şeyler ile her köşe başında, Eiffel, Etoil ve Notre Dame Kilisesi minyatür heykelcikleri satan adamlar kadınlar çocuklar ve hintliler mevcut, neden hintliler diyorum adamlar işporta olayını bizden öğrenmiş heralde bir kaçışları var zabıtamıdır polismidir onlardan acayip çete gibiler size Eiffel' in altında zorla Eiffel satıyorlar, ulan altında oturuyorum resim çekildim ne yapayım onları hemde pahalı siz bence Notre Dame' in önündeki kır saçlı Türk abiyi bulunda daha ucuza daha çok alabiliyorsunuz biraz bağırarak Türkçe konuşun o sizi bulur. 

  
Pariste çıplaklık çok normal ama sadece heykellerde yani ortalık anadan üryan heykelden geçilmiyor, Louvre' dan Champ de Elyyse ye kadar töbe töbe diye deklanşöre basarak ilerledik. 

İkinci günümüzün Pazar' a gelmesi bu Darül Harp topraklarında küffara sefere gelmiş akıncılar gibi dalga dalga akan grubumuz üzerinde Notre Dame da pazar ayinini basma isteği uyandırdı. Bu istek ile yine St. Michel istasyonunda (ne mübarek yer kaç sefer kullan kullan bitmedi) inerek bu sefer sağa yani meşhur kiliseye doğru ilerledik, ön bahçede Eiffel anahtarlıklarımızı 3 euroya 7 tane aldıktan sonra (Türkün Türkten başka dostu yok) kilisenin ön yüzünde bulunan iki kapıya doğru ilerledik girişler sağdan çıkışlar soldan, içeri giren kadar çıkanda var, bina bence bütün olarak estetik değil sadece irice legoların üstüste gelmiş hali gibi ama detay olarak incelediğinizde sanırım adına fresk denen işlemelerin anlattıkları, çok güzel bir taş işçiliği ve cam işçiliği ile kendisini gösteriyor, 


Charles De Gaulle - Etoille anıtı, Charles De Gaulle adı yakın tarihte verilmiş bu anıta, yukarıda Zafer Anıtı - Etoile altında Meçhul Asker anıtı ve Fransa' nın çeşitli ülkelere yaptığı her katliam ziyareti anısına yere çakılmış tabelaları var. Göreceklerimi gördükten bu arada Sevr antlaşmasının imzalandığı sarayı ve bir de Roma (eski Roma) Katedralini görerek Eiffel' in gece nasıl göründüğü hakkında fikir sahibi olmak için merkeze döndüm, bence Eiffel gece daha güzel tabi siz siz olun benim gibi yeni aldığınız şarjlı pillerin dolu olacağını düşünme gafleti ile buraya gitmeyin yoksa benim gibi sinirden ağlamaklı bir kahrolmuşlukla Eiffel' in tepesinden Paris' i gece görüntüleyemeden geri dönersiniz. Bu arada unutmayın Eiffel haritada RER C hattının Champ de Mars - Tour Eiffel istasyonunda kalıyor, 6 numaralı metronun Bir Hakeim istasyonuda 2-3 dakika mesafede.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder